30 Eylül 2011 Cuma

...Söz uçar, sinema kalır...


Uzun zamandır kafamdaki buhranlardan dolayı içimden pek yazmak gelmese de dün gece öyle bir büyüye kapıldım ki, içimdeki şeytan yine kıpraşıverdi.. Öyle bi'şeydi ki ne rengi vardı ne repliği, sadece izledim ve aşık oldum!

Evet, dün ilk Charlie Chaplin deneyimimi yaşadım, Modern Times ile açılışı yaptım.. İnsanların konuşa konuşa anlaşması durumunun tezini çürütürcesine, sadece şaşkınlığı, gülüşü, dansı, şapşallıkları, kısacası mimikleri ile doldurduğu filmini izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Ayrıca sahip olduğu eleştirel yön de insanı hayran bırakır derecede; o kadar hissettirmeden, küçük küçük iğneler batıyor ki birilerine, anlamak için kapasitelerinin yettiğine bile şüpheliyim..

Şimdi ise tüm filmlerini tek tek izleme modunda olsam da buna yeterli zamanımın olmayışı beni üzüyor. Hoş, minik bir netbooktan ya da laptoptan izlenicek filmler olduğunu da düşünmüyorum, belki Beyoğlu Sinemasının tarih kokan salonunda filmin moduna daha da girilebilir, ya da Kültür Mantarının dediği kadarıyla (ben hiç gitmediğimden bilemiyorum) Yeşilçam Sinemasının...

Bir Charlie Chaplin festivali olsa da gitsek demekle yetiniyorum fakat daha ne kadar sabredebilirim bu küçük ekrana, muhteşem filmleri sığdırmaya çalışmadan, bilemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder