Tiyatro sezonu açılmadı halen fakat izlediğim bir oyun aklımdan çıkmıyor ki o da "Aklı Havada"
Yunus Emre Kültür Merkezi'nde aylar önce sahnelenen bu oyun şu anda bile düşündükçe kalp atışlarımı hızlandırmaya yetiyor. Alican Yücesoy'un Hezarfen'i canlandırdığı muhteşem oyun, sahne ışıklarının bedenlerden yansımasını kalbe ve beyne nakış gibi işliyor...
Hezarfen Ahmet Çelebi'nin hayatının uçmaya yakın olan kısmını ele alan bu eleştirel, komedi, dram, kısacası her şeyden bir tutam içinde barındıran bu çeşnisi bol yemek o kadar lezzetliydi ki tatmayanlar keşke tadabilselerdi.. Kemanın en içten melodileri, dansçıların şiir gibi akışı ve kuklaların bile kalbi olması...
Tiyatro, sinemanın tersine nefeslerin ve alın terinin karışarak oyunun birlikte oynanması aslında.. Hiçbir sinema filmini hatırlamıyorum ki bu kadar gerçek ve bu kadar heyecan verici.. Oyunda gözyaşlarına dokunabiliyor olmak bile çok ayrı bir tatmin bana kalırsa.. Apayrı bir dünya (hayalinde oyuncu olmak isteyen bir insandan bunu duymanız sizi yanıltmasın, izlemek de en az yaşamak gibi o duyguyu aslında.. ) Alican Yücesoy'un Hezarfen'in kuklasını seyircilerin (yani bizim) üzerimizde uçurduğu saniyeleri unutamayacağım.
Hiç bir oyun birbirinin tıpatıp aynısı değil, en azından bir mimik, bir söz ya da bir gülüş birini diğerinden ayırmaya yeter, bu yüzden tüm seanslara girip çıksam dahi sıkılmam diye düşünüyorum fakat bu deliliği henüz yapmadım, sezonun açılmasını dört gözle bekliyorum... (:
Umarım o salonlardan birinde görüşürüz yabancı! ;)
tiyatro bi mucize bence.
YanıtlaSil-
Nyks