Çikolata, çocukluğumuzun serveti... Masum bir gülüşün sebebi, belki de mutluluğumuzun sonsuz anahtarı...
Küçüklüğümden beri her zaman doya doya çikolata yemek istedim (çikolataya hiç doyulur mu ki acaba??) fakat her zaman kilo sorunu yaşayan bir çocuk olarak hep az ile yetinmeye alıştırıldım.. (10 dakika önce yediğim fındıklı kekin pişmanlığını hala taşıyorum, kahve de cabası..)
Yalnız mıyım yoksa hepimiz mi böyle alıştırıldık da hep sebep sonuç ilişkileriyle hayatımıza yön veriyoruz bilemiyorum.. Hayaller mi çok sonsuz yoksa bizde mi onları gerçekleştirecek cesaret yok? "Kimin umrunda" deyip belki kilolarca çikolatayı midemize indirmek isterken, arabanın gazına abanmak ölümü hiç aklına getirmeden... Tanımadığın birine sadece rahatlamak için tokat atmak mesela.. Ödeyeceklerimiz çok mu ağır umursamadan yaşasak??
Ya hayat umursadıkça anlamsızlaşıyorsa, umursamadan yaşayacağımız 1 yıl 40 yılımıza eşdeğerse?? Kim garantisini verebilir ki umursarken 40 yıl daha yaşayacağını?
Ya hayat umursadıkça anlamsızlaşıyorsa, umursamadan yaşayacağımız 1 yıl 40 yılımıza eşdeğerse?? Kim garantisini verebilir ki umursarken 40 yıl daha yaşayacağını?
40 yıl sonrasında elinde koca bir hiç varken ölümün tam kıyısında... Bu daha mı az cesaret ister?
kesinlikle yalnız değilsin galiba hepimiz böyle alıştırıldık,doğru tespitlerle dolu bir yazı olmuş..blogunu yeni keşfettim,artık burdayım.ayrıca ne yazık ki ben de tam bir çikolata delisiyim:)
YanıtlaSilHoşgeldin Ekimoza ^^,
YanıtlaSilDaha 2 gün oldu açalı yeni keşfetmekten ziyade daha yolun başında beraber yürümeye başladık desek daha da doğru olur sanırım.. :)
sorunları zevkleri, paylaşmak asıl olan..
Ben de senin günlüğünü biraz karıştırıyım bakalım, neler bulucaz hayatından öğrenecek.. ;)