26 Eylül 2011 Pazartesi

...NBC...


" Herkes yaptığının cezasını çekiyor, çocuklarsa büyüklerin günahını..."

Bir Zamanlar Anadolu'da.. Nuri yaptı yapacağını, beni aşık etmeyi başardı kendine.. Taksim-AFM'de saat 21.00'da buluştuk.. Vişne suyu aldım, H-14 olan koltuğuma oturdum, onu beklemeye başladım.. Biraz geç kaldı, mağlum reklamlar girdi aramıza.. Kızdım biraz ama gönlümü almayı, bana yaşattığı muhteşem geceyle başardı.. Birlikte Anadolu'nun muhteşem karelerine yolculuk ettik.. Suçlular, polisler, jandarma ve savcı sardı etrafımızı.. Bi'ölüyü arıyolardı, biz izlemekle yetindik.. O kadar güldürdü ki beni, kahkahalarıma hakim olamadım yanımdaki herkes gibi.. Yağmur yağdı, yapraklar tenimizi teğet geçti hafif bir meltemle.. Bir elma düştü, çürüklerin yanına sürüklendi.. Clark Gable'da oradaydı..
Domuz bağı nasılmış, onu gösterdi bana, nerede işime yarayacaksa!! :p Koyun can, kasap et derdindeydi.. Muhtar ise morg ve elektrik.. Sarı bi top geldi okul bahşesinden, minicik bir beden aldı topu.. Acısının farkında olmadan geri yolladı topu ve koşmaya başladı.. Çocuklar hayat dolu, ceset ise paramparçaydı...

Hala filmin etkisinden kurtulabilmiş değilim.. Hatta yine gidip her seansa girip tüm replikleri kafama kazımak, tüm görüntüleri yine yaşamak istiyorum.. Salona girerken gerçekten büyük beklentilerim vardı, salondan çıkarken ise yeterince büyük olmadığını farkettim beklentilerimin, tam anlamıyla muhteşemdin!!

Biletim ve vişne suyumla girip, dolu kutuyla çıktım Bir Zamanlar Anadolu'dan... Vişne suyunu içmek aklıma gelmemişti ki.. Elimde açık şekilde onu fark edebildiğimde artık çok geçti, ışıklar yandı... Bir an şizofreniden şüphelendim perdenin karşısında; karıştım, bütünleştim, unuttum aldığım nefesi..

"-Bir insan, bir başkasını cezalandırmak için intihar edebilir mi?
- İntihar, her zaman, bir başkasını cezalandırmak için yapılmaz mı zaten?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder