Tamı tamına yedi yıl öncesinde gitmiş olduğum Rahmi Koç Müzesi'ne bayramda ailemle tekrardan yaptığım ziyarette şunu fark ettim ki, insanın yıllarla biriktirdikleri bakış açısını büyütmekte. Yıllar müzeyi de değiştirmiş tabi ki fakat daha önce gidip gördüğüm ve hatırladığım bölümleri de tüm ayrıntılara açık bir algıyla gezme fırsatı buldum bu seferimde. Duvarlardaki tuğla dizilişlerinin asimetrisinden maketlerin leblebi kadar bile denemeyecek kapı kollarına kadar içime çektim tüm bölümlerini müzenin.
Büyük ve bir o kadar da dolu odalarda gezerken her ince noktaya bakar ve kalır buldum kendimi. Saate baktığımda suyun bile bu kadar hızlı akamayacağını düşündüm. Gece orada kalamayacağım ve bir daha gelene kadar gezemediğim bölümlerin aklımda kalacağını adım gibi bildiğimden biraz daha hızlanmaya ve her yeri görmeye karar vererek aslında en yakın zamanda tekrar ziyaretçi olacağımın da kararını vermiş oldum. Sabahın köründen kapanışına kadar her yere milim milim bakmak ve fotoğraflamak en güzeli olacak. ITU bünyesindeki Martı projesi ile hidrojen teknesi bayram sonrası Haliç sularına indiğinde benim de tekrardan bu müzeye gitme bahanem olacak diye ummakta ve müzenin daha %20sini hayranlıkla ve heyecanla her yeri çekerek ölümsüzleştirmiş iken el kameramın şarjının bitmesinin üzüntüsünü duymaktayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder